Muharrem BAYRAKTAR
3 Ekim 2013
Haydar Baş'ın Suriye'ye bakış açısı
Suriye sorununun nasıl bir kangrene dönüştüğünü, bu ülkeyi kana bulayan güçlerin nasıl işin içinden çıkılmaz bir bataklık oluşturduğunu hep birlikte görüyoruz.
ABDnin dümen suyuna giren Türk politikacılar, bir zamanlar dostum diyerek kucakladıkları Beşar Esadı bir anda düşman ve katil ilan ettiler.
Katil dediler, cani dediler, zalim dediler, diktatör dediler. Bir insan için kullanabilecek en aşağılık ifadeleri kullandılar. Kendilerine bağlı televizyon kanallarında sürekli olarak Esadın nasıl bir zalim olduğunu anlatan haberler ve yorumlar yaptırdılar. Halkın beyninin bu yönde yıkanması için devletin bütün imkânlarını kullandılar.
Bir zamanlar katil ve zalim dedikleri bir kişinin evine, aile efradını hangi güven duygusuyla gönderdiklerinin sorgulanmaması için her türlü kirli propagandayı yaptılar. Oysa Beşar Esad, sadece ve sadece, bir anda ülkesini istila eden isyancı çetelere karşı devletini ve ülkesini korumaya çalışıyordu. Bir devlet başkanının yapması gerekeni yapıyordu. Ülkesini ur gibi saran ve her türlü vahşi yöntemle insanları öldüren; boğaz kesen, diri diri gömen, binadan atan, ırz düşmanı eşkıya sürüsüne karşı ülkesinin ve devletinin bütünlüğü sağlamak için savaşıyordu. O, başında bulunduğu devletinin yanındaydı ve bu savaşı da kendisi başlatmamıştı.
Bir zamanlar dünyanın en huzurlu ve refah şehirleri olan Şamın, Halepin, Humusun, Hamanın yerle bir edilmiş mahallelerinin bu hale gelmesinin sorumlusu o değil, bu katiller sürüsüne kahramanlarım diyerek sırtlarını sıvazlayan, moral veren, taktik veren, silah veren komşu ülkelerdi.
O komşular, Esadı arkadan hançerlemişlerdi.
Bunun başka bir izahı yoktu.
Esad, dost ve kardeş dediği Türkiye tarafından tuzağa düşürülmüş, hançerlermiş, parçalanmaya itilmişti.
Ama bugüne kadar bu menfi plan sahipleri hüsrana uğradı, amaçlarına ulaşamadı. Suriyede savaş o hale geldi ki sadece Suriye devlet güçleri muhaliflerle değil, muhalifler de birbiriyle savaşıyor artık. Son aylarda Suriyedeki savaş, muhalif grupların bir birini vahşice öldürdüğü bir sürece girdi. Yani Esada tuzak kuranlar, tuzağa yakalanmıştı.
Bütün bu olaylar sürecine Türkiyede, hatta dünyada tek onurlu ses olarak Prof. Dr Haydar Başın sesi çıktı.
Başından itibaren haçlılarla el ele vererek Müslüman bir lider olan Esadı devirmeye çalışanları uyardı. Esada kurulan tuzağın Hz. Hüseyine kurulan tuzakla aynı olduğunu anlattı. Esadı protesto için sokağa dökülen cahil ve kullanılmış halka Esadın Müslüman olduğunu, kabinesinde bakanların tamamına yakınının da Sünni olduğunu anlattı.
Suriyeden sonra sıranın Türkiyeye geleceğini anlattı.
Esad vatanını savunacak, devletini koruyacak suçlu olacak bunlar münafıklık yapıp İslam bir birine katacak haklı olacak, pes yani! diye haykırdı. Suriyede savaşanların İslam adına savaşmadıklarını batının oyununa geldiklerini anlattı.
Yaptığı kongrelerde, katıldığı programlarda, yazdığı makalelerde, televizyon programlarında bütün bu gerçekleri yılmadan söyledi.
Anlattığı gerçeklerin ne kadar doğru olduğunu bugün karşımıza çıkan Suriye kaosundan anlıyoruz. Suriyeyi bu hale getirenler, zamanında Haydar Başın görüş ve fikirlerini dinleselerdi 100 bin kişinin öldüğü bir kanlı coğrafyada akan kanın sorumluluğunu omuzlarında taşımaktan da kurtulurlardı.
Haberlerinden kan damlayan Esad karşıtı Türk medyası da attığı kanlı manşetlerin gölünde boğulma noktasına gelmezdi.
Şimdi, siyasetçisi de medya mensubu da hep birlikte ve çok yakında Suriye konusunda ortaya koydukları bu feci çizgiden vazgeçecekler.
Zira bataklık artık kontrol edilemez boyuta geldi ve büyük ağabeyleri böyle istiyor. Her zaman dışarıdan esen rüzgâra göre şekillenen bu zevat Prof. Dr. Haydar Başı dinleselerdi bu duruma düşerler miydi?
Bu yazı 3,853 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2013
Haydar Baş'ın Suriye'ye bakış açısı
-
7 Temmuz 2012
Haydar Baş ve Kemal Gürüz
Yorumlar
+ Yorum Ekle